286

Bir haftadır Half Life 2’nin tüm episodelarını oynayıp içim dışım HL olduktan sonra Concerned’ı okumakla apayrı bir kombo yaptım…

285

Ben, Dübüratif, Kontes, Elif ve Zombican ile topuşup blog açtık bebek!

Daha yeni ilk yazımızı yazdık. Her hafta sizin oyladığınız bir konuyla ilgili yazıcaz.
İçimizden en az ikimizi tanıyorsunuzdur zaten. Seversiniz o yüzden yazılarımızı ehehe...

Guburuk?

284

Dublajlı diziler kadar tiksindiğim başka hiçbir şey yok.

283

Manowar’ı tüm arşivimden bıktığımda dinlerim.

282

Kurgusu “kendiliğinden” hazır bir yazım vardı, yazmaktan vazgeçmiştim. Birkaç ay geçti, şimdi yazının oluştuğu mekanlarda dolaşıyorum ama aklıma gelmiyor ayrıntıları. Çok pişmanım lan!

281

Ne zamanki 23 Nisan yurt genelinde günlük güneşlik, bir damla yağmursuz geçer işte o zaman Türkiye küresel ısınmadan etkilenmiş demektir!

280

Tek cümlede film özeti

Little Miss Sunshine: Sktret olm yaa, yedir gitsin emilim…

279

Ablamı işyerinden almaya gidiyorum bir baktım köpek köpeği kovalıyor. Oha nası köpek o derken aslında koç olduğunu fark ettim. Koç dediğim de küçük bişey, boynuzları kıvrılmamış daha ama sipsivri, kodumu deşer o derece. Ara sıra kenardaki ağacın yaprağını yiyor sonra koşuyor falan. Bildiğin hiperaktif çocuk lan. Ablamla dönerken önümüzde durup baktı bize, tırstım valla. Meğer bir teyzeninmiş, kadın ip neyim bağlamamış gülüş diye çağırıyo takip ediyo hayvan. Koça gülüş ismini vermek de apayrı. Kürkü de pamıh gibiydi lan, canım çekti valla.

Köpeği kovalıyordu lan…

278

Hani ışıklı ayakkabılar vardı, zorla aldırırdık, yansın diye topuğa basa basa yürürdük, pili bitince de bir olayı kalmazdı…

Şimdi de topuğunda tekerlek olan ayakkabılar var. Yemin ediyorum canım çekiyor lan! O ışıklı ayakkabıyı isteyen duygular yıllar sonra depreşti zorluyorlar beni. Hayır, eşek kadar adam oldum ayağıma uyacak numarası yoktur. Varsa bile giymemem ki, kendimi dıyardan onunla hayal ettim çok salak bir görüntü oluyor. Kendimi yaşlanmış hissettirdiler lan! “Meeh, bizim zamanımızda olsaydı lan bunlardan, ne icatlar çıkarıyorlar emilim” diyorum her gördüğümde.

277






Balkon candır! Hatta bildiğimiz dış kapının azını kıran, evin dışarıya açılan kapısı konumundadır benim için. Açık havada oturursun ama aynı zamanda evdesindir de. Canın sıkılınca çıkarsın etrafı izlersin. Bizimkiler yazın oturur çay içerler, onların yanında oturur konuşmalarını dinlerim. Balkonda olmasalar napayım orda, çay may içmem ben. Hele çocuksan daha süper bir şeydir o. Adeta kalendir orası senin, aşağı attığın şeyler hedefe ulaşmadan saklanma fırsatın var olm, daha nolsun!

Ancak 8-9 senedir oturduğumuz evimizin balkonu bokum gibi lan! 4 metre ilerisinde kocaman bina var. Çıkıyorum balkona sağa sola bakıyorum ki oralarda da binadan başka bir şey gözükmüyor, bir dakika durmadan geri giriyorum. Kendi evimi alırken dikkat edeceğim en önemli şeyi balkonu olacak. Geniş ve uzun olacak, etrafında beni görecek bina olmayacak en önemlisi.
Geleceğime dair şu şöyle olsun bu böyle olsun diye hayal kuramam ben. Tek hayalim bu şimdilik eheheh…

Bu balkon hayallerimi depreştiren süpersonik şarkıyı mirve sayesinde fark ettiğim için bolcana teşkür ediyorum kendisine, gözümsün =)

276

Lost s05e10’daki Sadiyd’in deri montundan istiyorum ulan! Ama sadece istiyorum, alma fırsatım olsa da almam, isterim sadece.

275

Noluyo lan herkes modelin eline balon verip fotoğraf çekiyo? Madem beğendin fikri bari azcık bekleyin de unutalım öyle yayınlayın yahu…

274

İlk fırsatta uzaktan kumandalı arabaya kamera bağlayıp güvercinlerin peşine takılacam. Bide mp3 player bağlayıp “guburuk” sesini tekrarda tutarım, hey yavrum hey eheheh…

273

Hayatta büyükler konuşurken susup onları dinlemek kadar zevk aldığım başka hiçbir şey yok! Bu sefer gerçek manada ama, eheh. Tecrübeye çok önem veririm ben. Konuştukları şey ne olursa olsun mutlaka hayat tecrübelerinden bir şeyler katıyorlar konuşmaya. Başka ne zaman böyle bir kaynak bulacaksın ki dimi.

Yalnız dikkat ettim babaların konuşması daha güzel, anneler genelde akrabalardan bahsediyorlar ki gayet sıkıcı oluyor eheh… Ha anneler de güzel bir şey konuşuyorlarsa iki konuşmayı da aynı anda dinlemeye çalışıyorum, o daha zevkli oluyor.


İşte bu zevki aldığım “Hastalardan Öğrendiklerim” diye bir blog var. Bir doktor, muayene ettiği hastalarından bir şeyler öğrenebilmek için sohbet ediyor, bazen de hastaları onunla dertleşiyorlar. Bu sohbetlerini bloguna yazıyor, konuyla ilgili şarkılar da koyuyor ki taş gibi grupların şarkıları hepsi. Baya da izleyicisi var, yorumlardan da belli oluyor bu fakat ben yorum yapmıyorum yazılarına, diğer bloglara da yorum yapamamamla alakası yok ha, susarak dinlemeyi seviyorum ya, ondan eheh…
Aman yavrum okuyun…

272

Benim “…öyle işte, biraz daha kısır?” geyiği baya baya yayılmış lan. En garibi Harun bununla kız tavlamış =P

271

Trabzon’dayım ki ben, yine… Yalnız burada iki kişilik şişime yatakta çaprazlamasına yatma zevkine doyuyorum haa.
Önceki gibi sıkılacağımı da sanmam zira her yer yeşermiş, çiçekler, böcekler falan, hayat ne güzel lan ehehe…

270

Lisedeyken “olm ne biçim hayat lan bu, ortaçağda yaşasaydım keşke. Kesin blacksmith olurdum haa, hey yavrim…” diyip duruyordum. Demirci değil yalnız, blacksmith =P

Çok severim ben o çağı, o kılıçlar, zırhlar falan, of lan. Evet aslında çağı değil silahlarını seviyorum. Blacksmith olmak isteme nedenim de ondan. En önemli zanaat lan! Herkes eline bakıyor. Hatta okulu neyim bırakıp Bursa’da eski usulü bilen bir bıçakçının yanına çırak olarak girip ustalaşınca kendi kılıcımı yapıp satmayı, benim gibilere kurs vermeyi falan düşünüyorum da yemedi tabi ki. O gazla büyükçe bir çiviyi ısıtıp döverek cep çakısı kıvamına getirmiştim ki aklı başında insanın yapacağı iş değil. Ondan sonra da Harun’la tanışınca baktım bu da benden “olm kendimiz ocak mı yapsak lan?” geyiğine girdik, tabi o da yattı haliyle ehehe…

Kılıçlardan en sevdiğim yoktur ama long sword’a sempatim vardır, kodu mu yardırır. Ancak zırhlardan platemail’i hiç sevmem. Hem yapması zor hem giymesi hem de giyince hareket etmesi. En güzeli sık dokunmuş, platemail takviyeli chainmail’dir. Hem daha sık durur hem daha kolay hareket edersin hem de kas gücü değil el emeği göz nuru bir üründür, yani bildiğin kazak ama çelik halkalardan oluşuyor işte lan =P

Her hoşuna giden şeyi kendi üretmeye çalışan ben bu chainmail’i kendim yapmayı hiç düşünemedim. Başkent-Con’da bir eleman örnek getirmiş nasıl yaptığını falan anlatıyordu ki o an dank etti! Ulan nasıl olur da ben bunu düşünemem diye kendime kızdım. O gazla eve gider gitmez zırhın ve yapıldığı malzemelerin çeşitlerini, nasıl yapıldığını falan iyice araştırdım. 1 metre bakır telle deneme yaptım ama bana gereken 3mm’lik çelik tel lan. Bakır kararıyor arkadaş. Onun da kendine has havası var ama heaa. Madem o kadar emek verecem tam olsun ama istediğim gibi çelik tel bulamadım ki lan!

Hele bulayım o zaman daş gibi 1-6’lık tunik yapacam, oh bebek…

267

Öss öğrencisi yazarların çoğunun rapor aldığı yazılarından gayet belli oluyor. İçerikten değil, sayılarından, eheh…

“Aman yavrum okuyun aman…”

268

Bim’de "Matrix 3 Revelation" diye bir tıraş bıçağı var lan.

267

Eti'yi kutluyorum. Affedersiniz ama bokum gibi seslendirme ve repliklere sahip bir animasyon reklam ile küçüklüğümden beri bayılmasam da bir sempatim olan eti cin'den soğuttu beni.

266

Tanımadığım insanların gözünün içine falan bakamazdım pek. Anne kucağındaki çocuk baksa bile ilk gözünü kaçıran ben olurdum.
Artık inatlaşıyorum, gözünü kaçıran top olsun falan diyorum içimden ehehe =)

265

Buraya bir şeyler yazmıyorsam bilinmeli ki kendimi oyunlara vermiş ve günlük hayatta beynim düşünce üretmiyor hale gelmiş, gözlerim de ne kadar dikkatli bakıyor gözükse de asılında hiçbir şey görmüyordur. Benim bu halde olduğumu fark ederseniz lütfen dövününüz! Budaklı meşeyi tercih ettiğimi söylememe gerek yok tabi ki…

264

2-3 hamle sonrasını olasılıklarıyla düşünerek davranmakta kadar zevk aldığım bir şey yoktur.
Şimdi ben böyle dersem karşı taraf şöyle düşünüp davranır o zaman da böyle yaparım, eğer onu yapmazda şöyle yaparsa o zaman da böyle yaparım diye baya baya if-else döngüsü yazıyorum kafamda…

Tabi böyle düşünmeye alışınca ilerde “götüme girebilecek” şeyleri de rahat fark ediyorum ancak yine de yapmama engel olmuyor. Tabi mesela bu yazının da “gg” olasılığı var ama işin içine insan faktörleri olduğundan olasılığı %20’nin altında bence. Aslında her insanda var ki bu, sadece tecrübelerini kullanmasını bileceksin, ayrıntıları hatırlayacaksın, doğru olanı seçebileceksin, yaa yaa…