581

Aslında, duygularımı bastırmaktan değil de onları anlamadığımdan çok fazla etkilenmiyorum. Hiç hissetmiyor bile olabilirim, eheh…

580

Nokia’nın güya yenileyip, adını değiştirip Pc Suite yazılımının yerine getirdiği Ovi Suite kadar mal bir yazılım görmedim ben. Pc suite bile daha hızlı, daha stabildi hatta daha özellikliydi lan! Açarsın önce bir kendine gelmeye çalışır, daha gelemeden senkronizasyon yapmaya başlar o bitene kadar elleşirsen takılır falan. Adeta eski bilgisayar gibi davranıyor. Hatta “ibnelerin yazdığı programlar”a bile girer bu.

579

Şarkıların hissettirdikleri hiç hissetmediğim mi, hissetmeyi unuttuğum mu yoksa hissetmek istediğim duygular mı seçemiyorum. Sadece hissetmek istemediklerim olmadıklarını biliyorum, yaa yaa…

578

Peki, iyi anlaşabildiğim insanların çoğuyla aslında çok zıt yönlerimizin olması ve başka şehirde olmalarına ne diyeceksin?

577

Meğer Lost’un tüm olayı 6 sezona yaydığı küçük duyguları son bölümde birden vererek adamı ağlatmakmış.

Ancak sonunda nasıl bağlayacaklarını anlaşıldığında “öeh bu ne lan” desem de sonlara doğru düşündüm de gayet güzel sonlandırdılar. Ha ama bir Battlestar Galactica finali kadar da değildi.

576

Hem kendilerine verdiğim değeri anlamayıp, hem de sevgili bulduktan sonra arayıp sormayarak kombo yapan arkadaşlarım var.

575

Sürekli elektrikler gittiğinden netbook alalım onların şarjı uzun gidiyor diye çıktık Asus UL50v alıp döndük. Benim böyle bir modelden haberim yoktu. Zaten inceleme namına da çok az Türkçe içerik var. Asıl olayı 12 saat bekleme süresi vaat etmesi ancak daha tam yüklenip gözlemleyemesem de ilk seferinde 8 saate yakın kullandım ki bu netbooklardan bile daha iyi pil performansı demek oluyor. İşlemcisi güçlü değil tabi ki ama 720p videoları takılmadan oynatabiliyor, 1080p’lerde ise takılmalar, seste kaymalar oluyor ki 720p yeterken buna ne gerek var? Ekran kartı da çok güçlü değildir sanıyordum ama Oblivion’u neredeyse tüm değerler açıkken 20Fps üstünde çalıştırabildi ancak haliyle pil ömrü çabuk azaldı. Gerçi o kadar ağır oyun oynamam be. Aslında hoşuma giden daha bir sürü ince ayrıntısı, özelliği var ama merak eden aşağıdaki incelemeye bakabilir.

Sonuçta çok oyun oynamam, nette gezinirim, film izlerim, word’de çalışırım diyen insana tam gidecek bir notebook. Genel olarak diz üstülere bakınca hepsi 2 küsür Ghz işlemcili, gereksiz güçte ekran kartlı modeller. Yukarıda saydıklarımı yapacak bir insan için bunların bu kadar yüksek olması gerekli değil üstelik gereksiz yere pil ömrünü törpüleyip, ısınıp bacak yakıyorlar. Zaten ısı demek yavaşlık demek, daha fazla güç tüketimi demek. Şöyle düşünün mesela, sadece ev-iş arası bazen de çarşıya çıkmak için araba alacaksınız, gidip parkı kolay, küçük, az yakan bir tane almak yerine aman iyi olsun güçlü olsun diye büyük motorlu, çok yakan, ağır bir jip almak gibi mantıksız bir şey bu. Yalnız ben Media Markt’dan aldım, 20 tane getirtmişler ve son 2 üründen birisiydi bu, bulmak zor olabilir.

Elektrik gidince modemi de çalıştırabilmek için baya araştırma yaptım. Yahu millet sanki bu dertten hiç muzdarip değil gibi pek şikayet eden de yok. Lan laptop’un çalışsa bile internetsiz ne işine yarıyor ki? Neyse, ben o kadar araştırdım ettim birkaç çözüm buldum ama babam sanki hiç uğraşmamışım gibi benim dediklerimi boş verip gitti kesintisiz güç kaynağı aldı. O da sesi kesilebilen modellerden değilmiş, 10 saniyede bir ötüp duruyor. Çok saçma lan, “sağane toynaam istediğim kadar kullanırım ne ötüyon” demek de olmuyor, garanti yüzünden söküp atamıyorum da. Geçen gün elektrik gitti hemen kullandım bunları. Notebook zaten sadece nette gezinirsen 8 saatten fazla dayanıyor. Güç kaynağı da 9Ah olduğundan modemi teoride 15 saat idare etmesi lazım. Pili falan eskidi desen hadi 12 saat olsun. Yarısında da notebook’un pilini çıkarıp bağlasan ikisi bir 3 saat daha gider herhalde.

Ayrıca daha kapsamlı inceleme için buraya, notebook’un kendisi için buraya bakınız.

574

2 saat sonra Lost’un finali yayınlanacak. Sabah kalkınca hemen indirip izleyeyim isterdim ancak 512lik internetimle en az 2 saat beklemek zorunda kalıcam. İzleyene kadar da sözlükten uzak durmak gerek ha…

573

Bir gün derste kalkıp bas tonda “MİYAV!” dedikten sonra hiçbir şey olmamış gibi geri oturmayı hayal ediyorum.

572

Hızla uzayan kuşkonmazım ani bir U dönüşü yaparak boynunu büktü, yastayız.

571

Hurley’i gördüm ben. Böyle ben merdivenlerden iniyordum o çıkıyordu. Göz göze geldik “aha tanıyorum ben bunu san… DUUUDE!?” derken şaşkınlıktan gözlerim büyüdü, tabi muhtemelen alışmıştır o bakışlara, bıkmış gibi önüne çevirdi kafasını. Ben hala gözlerimi alamadan yanlış mı görüyorum lan acaba diye gözden kaybolana kadar baktım. Saç sakal yüz her şeyi aynıydı birazcık daha kilolu olsa Jorge Garcia’nın dublörü bile olurdu sanki.

570

Geçenlerde uzun zamandır var olan ama aslında orda olduğunu bilmediğim bir duygunun farkına varmıştım, sonraki düşüncelerim garipti.

569

Miyh…

568

Tek yıllık bitki yetiştircem, çiçek değil ama. Koyucam camın önüne küçük bir saksı, tek bir buğday ekicem.

567

Masamdaki kuşkonmazın 3 gün önce 10cm iken fark ettiğim yeni sürgünü bu gün 30cm. Su koyunca içip uzuyor lan bu! Tripodu kurdum arada çekiyorum, gif yaparım belki, belki de yapmam. Kadrajdan çıktı lan…

566

Küçük olduğumu en yoğun berberde yüksekte durayım diye koltuğun üstüne konulan kalasa oturduğum zaman hissetmiştim.

565

Bilgisayarı kendime yasaklamayı düşünüyorum. Sadece sabah öğle akşam 1 saat baksam yeter. Bağımlı olmuşum lan resmen! Başından kalkınca yapacak bir şey bulamıyorum, ders çalışayım diyorum aklıma bir şey geliyor hemen bakayım diye monitörü geri açıyorum daha da kapatamıyorum. Yaptığım elle tutulur bir şey de yok ki öyle karşısında oturuyorum emilim…

564

Aylardır adil kullanım sınırı uygulamadan aylık 50-250GB arası download yapmama müsaade eden ttnet’e teşekkür ediyorum. Bu ay ilk defa hız düştü, düşmesine bir şey demiyorum ama 512’ye de düşürülmez ki lan insaf! Aynı anda iki bilgisayar kullanamıyor olm bu hızı!

563

Ben de mi çocuğum “iştahım yok” dediğinde “başla gelir” diye cevap vericem yoksa? ühüh…

562

Kendini bir kokuyla eşleştir deseler aşırı yüklenmiş elektrik motoru kokusu derim.

561

Kaç yıldır ice tea içerim, limon yerine şeftaliyi daha çok sevdiğimi yeni fark ettim.

560

Zaten iki cümle yazı yazıyorum ama onu da yazarken feci zorlanıyorum. İnsan cümle kurmayı birden unutur mu lan?!

559

Godsmack’in yeni albümünü bayadır bekliyordum. Özellikle What if ve Shadow of a soul gayet iyi parçalar olmuş. Albümün adı da The Oracle, o parça da olmuş. Özelmişim be…

558

El yazımı hiç beğenmiyorum. Aylarca bir şey yazmadıktan sonra birden yazınca daha da feci oluyor.

557

Burası Çankaya, ayda 2-3 kez elektrikler kesiliyor.

556

Sabahtan akşama kadar Rss’lere hiç bakmasam 100 küsür yazı birikiyor. Bir de çok uzun yazıları sonra okurum diye bırakıyorum, ben onları okuyana kadar başka uzun yazılar da geliyor, sonra onların hepsini bir seferde okumak için 2 saat harcıyorum. Ayrıca Brief candır.

555

Geçen gün uyumaya çalışırken o an çok rahatsız eden bir anımı hafızamdan silmeye çalıştım. Çok küçük bir anıydı aslında ama uyumadan önce bir süreliğine kafamdan çıkartmış olmam silmiş olmam demek olmuyor ki.
Ertesi sabah hiç yoktan zınk diye kafamda belirdi birden. Sürekli kullanılan alanların daha da güçlendiği insan beyinde bir anıyı düşünerek unutmaya çalışmak da apayrı bir salaklık. Bu yüzden unutulmaya çalışılan anılar sanki daha özel anılarmış gibi hepsi bir yerde toplanıyor, birini hatırlayınca diğerleri de peşinden geliyor. O yüzden akla geldiğinde hiç bulaşmamak, derin nefes alıp başka şeyler düşünmek lazım.

554

Metro çarşısındaki çatal bıçakçının önünden ne zaman geçsem ortaya kocaman elektromıknatıs koyup çalıştırma hayalimden başka bir şey düşünemiyorum.

553

Sonisphere’e gidemeyeceğimin kesinleşmesi değil de İstanbul’a gidemeyeceğim daha çok koydu. Halbuki Kontes’le ne hayaller kurmuştuk…
Saha içi kombine’mi de 180’e “parayı zor denkleştiren öğrenci”ye sattığım için neşe doluyum bir bilsen.

552

Şu tüysüz kedilerden alırsam adını Gollum koyarım.

551

Hani otobüs beklerken öyle etrafa bakarsın ya, işte öyle etrafa bakmadan direk arkana dönüp tek bir noktaya bakacaksın, orada da sana bakan biri olacak. O da “oha nasıl da direk gördü lan?” diye düşünürken sen yavaş yavaş önüne döneceksin…
Evet, otobüs beklerken çok sıkılıyorum yapıyorum bunu, hiç denk gelmedi.

550

Bu ay baya yazdım be. Yani her ay 30 civarı yazıyorum fakat bu ay yazdığımın daha da farkındaydım, neden bilmiyorum. Hazır 50. yazıya gelmişken de uzun zamandır açmayı düşündüğümüz yeni blogdan bahsedeyim. (Bu ne resmi cümle lan) Bir gün Pijamalı Kontes’le çok sıkılırken hadi mektuplaşalım diye yazışmaya başladık. Sonra bunları yeni blog açıp ona koyalım dedik… öyle yani. Haber vereyim dedim. Bir de isim bulamadık bloga. Aklına güzel bir şey gelen varsa yorumlara yazıversin.

Sonra mesela hiç parantez kullanmıyorum ben. Yukarıdaki parantez de blogdaki 2. parantez heralde eheh. O da bu 50. yazılarda öylesine yazdığımdan. Normalde word’de yazıp geçirdiğimden kelimeler, imla kuralları falan da düzgün oluyor. Yorumlarda o kadar kasmıyorum pek ama işte yazılarda takıntı haline geldi adeta.
Böyle, ktnxbai…