202- İstanbul Metallica Konseri–2

Sabah 11 gibi otelden yanımıza hiçbir şey almadan çıktık. İçeri fotoğraf makinesi alınmayacak diye biliyorduk ama kapıda hiç de uygulamadılar kuralı. Boşuma makinesiz gittik. Zaten sahanın diğer ucundan ancak 1-2 tane panorama çekebilirdim o kadar. Neyse, istiklalin başındaki simitçide poğaçayla kahvaltı yapıp stadyuma gittik. Ece’yle orda buluşacaktık. İçeri gireceğimiz kapıyı falan ararken Harun’un bir arkadaşıyla karşılaştık onlarla vakit geçirdik. Bu sefer de onların içeri gireceği kapıyı aramak için sahanın çevresinde dolanalım dedik, sahne arkasına çıkan kapıyla karşılaşıp geri döndük eheh… Ece geldikten sonra biraz daha oyalanıp 2’ye doğru sıraya girdik. Gerçi sıra değil insan topluluğu vardı. Sabahlayan da vardı, bizden sonra hala gelen de. Kapılar açılmamasına rağmen yavaş yavaş önlere ilerleniyordu. Harun’un arkasındaki sevişgen çift aralarına Harun’u da alacaklardı ki yemek yiyelim diye gittiler arkamızdan. Yoksa threesome’a doğru gidiyordu olay. Herif kız arkadaşının kıçıyla Harun’unkini karıştırdı o derece ahaha… Saat 2’yi geçmişti, Ece’de yemek yesek falan dedi, “açarlar birazdan kapıyı hem erken girelim de güzel yere oturalım” dedim, demez olaymışım. O arada yerde yumuşak bir şeye bastım, baktım mcdonnald’s ketçapı. “Basarım lan buna, şşş basıyı mı lan, şş hazır ol basıyom bak” dedim, bastım. Yan tarafta bi elemanın ayakkabıları batırdım ehehe… Sonra içeri girdiğimde aynı şeyi başkasının bana yaptığını fark ettim. Hem de öyle böyle değil pantolonu dize kadar çizgi şeklinde batırtmıştı. 5 ay oldu ayakkabıda hala izi duruyor ehehe…

Saat 3’ü de geçince millet sıkıldı, sinirlendi tabi. Her konserin, kalabalığın, izdihamın vazgeçilmez unsuru olan “havaya dolu pet şişe atmaca” olayı başladı. İyi arkadayız falan derken arkamızda bik bik konuşan kızlardan birinin suratına benim saçımı sıyırarak geçen pet şişe çotanak diye yapıştı! Birkaç dakika geçmeden aynısı bu sefer Harun’a oldu. Yazık adama lan, birisi elledi birisi pet şişeyi kafasına attı falan…

Dış çitlerle kapının ortasına doğru yaklaşmaya başlamıştık, artık çıkalım desek de çıkamazdık. Saatlerdir ayakta olmak ve etraftan ittirenlere karşı koymak yormaya başlamıştı. Kapının dibindekiler hem açılış saatinin 2 saat geçmesine hem de kafalarına yedikleri sayısız pet şişeden dolayı kapıyı tekmelemeye güvenliğe sövmeye başlamışlardı. Kalabalığın tam ortasına geldiğimizde birbirini ittirme furyası başlamıştı. Koduklarım piç gibi zevk alarak önlerindekileri ittiriyordu. O öndekiler de biz oluyorduk tabi. Ece benim önümde Harun solumdaydı sonra nasıl oldu anlamadım sağıma geçti. Etraftakilerle o kadar yapışıktık ki ayakta durmak için değil kendi yaşam boşluğumuzu korumak için uğraşıyorduk. Harun’a baktım bacakları yere 35 derece ile duruyordu, o derece ittiriyorlardı arkadan. Zaten o baskı altında ayaklarını yerden çeksen yere düşmen imkansız, tabi bu sefer ezilirsin. Harun’un ensesinden birisi buz mu atmış ne yapmışsa adam birden dayanamayıp herifin çeneye yumruğu indirmiş, ben görmedim. Her şey de bu çocuğun başına geldi lan, yazık ehehe…

Saat 4 civarıydı, kapıları açtılar sonunda! Ama millet nasıl hücum etti var ya, o an içimden “aha izdiham da ezilmek böyle bir şeymiş demek ki” dedim. Öküzler güvenliklere pet şişe atmaya başladılar yine. O sırada önce bi hareketlenme oldu güvenlikler birisini tekme tokat içeri aldılar. Sonra etraf duruldu, biraz nefes aldık. Çevremizdeki elemanlarla normal tanıdıkmışçasına sohbet ederken “akraba olmak” kavramını en güzel örneğiyle yaşadığımızı fark ettim. O kadar yakınken konuşmazsan garip kaçıyor biraz eheh…

Hala pet şişe atmaya devam edenler vardı. Biraz daha ileri ilerlerken birden önümüzdekiler arkaya doğru çullandılar resmen, birkaç adım geriye girmek zorunda kaldık. İşte o an asıl izdiham kavramını öğrendim! Öyle ki o sırada yere düşsen -ki o kalabalıkta zor- gayet güzel ezilirsin, kolay da kalkamazsın ha. Neyse, noluyor diye baktım ileri, bir tane kel kafa kalabalığı yararak ilerledi, bir çocuğa bağıdı, azarladı sonra onu da içeri aldı. Meğersem pet şişe atmış çocuk, güvenliğin de canına tak etmiş ki normalde yetkisiz olduğu bizim tarafa dalmış. Evet, güvenliklerin kapı önünden başka yere müdahale etme hakları yokmuş. Tabi bunun gibi durumlar hariçmiş, eheh…

Kapıya yaklaşan her bayan “ay ben fenalaştım ay ay alın beni” nidalarıyla o son anki sıkışıklıktan kurtarılıp içeri alınıyordu. O son anki sıkışıklıkta koptuk birbirimizden. Ece’de kısmen o şekilde hemen içeri girdi, sonra ben girdim ardımdan da Harun. “Oha lan” diyerek nefes aldık, hemen sahaya giren kapıya ilerledik. Az daha saha içine giriyorduk ki bizi yukarı kata yönlendirdiler. Bilet numaralarımıza göre yerlerimiz solda olmasına rağmen gidip sahnenin tam orta hizasındaki koltuklara oturduk. Saat 5 olmuştu…

(Not-2: 1 saattir yazdıktan sonra tekrar ara vermek zorunda kaldım.)

Alt grupların çıkmasını beklerken acıktığımızdan “ecük” olan paramızla garip tadı ve fahiş fiyatı olan köfteden aldık, 2’ye bölüp yedik. Susadık, bir bardak suya 1,5 litre parası verdik, onu da yarım yarım paylaştık. Sonra bir daha susadık, iki yudum suya o kadar para vermenin acısını çekerken o sinirle “lan gel tuvaletten içelim” dedik. Gittik ki muslukların suyunu kesmişler ama klozetlerinki akıyor. Herifler kasıtlı kesmişti bence lan. Klozetten içmedik tabi, oha.

Sırayla The Sword, Pentagram, The Down çıktı, onları izledik güzelce, sakince. Arada Uykusuz okuduk pantolonumda ki ketçapı sildik, dinlendik güzelcene… Tüm alt gruplar çıkmış sıra Metallica’ya gelmişti. Herifler baya bekletti bizi, millet sıkılmaya başladı iyice. Stadyuma gelirken Galatasaray formalarıyla konsere gelen bi grup görmüştük. Kapalı tribünlerde küçücük Meksika dalgası gördüğüm an onlar geldi aklıma. Aha dedim keşke büyük bitane olsa da biz de katılsak dedim. Hep istemişimdir kalabalık içinde Meksika dalgasına katılmayı ha. Tribündekiler saha içine laf attılar “sizi de görelim yapın hadi” gibisinden, saha içinde de dalga oldu ama millet birbirini göremediğinden pek devam edemedi. Sonrasında karşı tribün başladı ama sadece kapalı tribünde kalıyordu dalga, açık tribündekiler olaya sonradan uyandı ve dalga bize de geldi sonunda. Hava kararmış, stadın ışıkları açılmış, tüm stat aralıksız meksika dalgası yapıyor… Çoh süper dakikalardı ha. “Metallica’yı sallayın biz kendi kendimize eğleniyoruz” havasındaydık. O eğlenceyle tüm günün yorgunluğunu attım nerdeyse.

Ve onlar geldi! Creeping Death’le girdiler direk. Ne çalacaklarını bilmeme rağmen ne olduğunu anlayamadım. Hatta nakarata eşlik ederken birden uyandım, Harun’a dönüp “olum gerçek mi lan bu?!” dedim. Omuz omuza verip kendimizden geçtik. En güzel anlar bunlardı hatta o kadar gereksiz ayrıntıdan sonra asıl bu ayrıntıları yazmak isterdim ama rüya gibi 2-3 saatti. Anlatılmaz yaşanır olayı yani.

Önümüzdeki sırada Metallica tişörtlü gençler vardı, onlar dışında da genelde normal tişörtler vardı. Mesela bende beyaz So What tişörtüm vardı. Konser başlamadan önce “oo bunlar sağlama benziyor tek coşan biz olmayız” diye düşünmüştüm ama kof çıktı herifler, öylece oturdular. Hadi onları bırak konser başlayınca hala saha içindeki büyük yastıklarda yatanlar vardı be! Ulan koduklarım madem yatmaya geldiniz, madem yiyişmeye geldiniz ne diye saha içinden alıyorsunuz bileti?! Sinirim fazla sürmedi neyse ki…

Hangi parçaydı hatırlamıyorum birden sahnenin kenarındaki propan püskürtücülerden alevler yükseldi ve gecenin ortasında 1 saniyeliğine 150 metre uzakta olan bizi iliklerimize kadar ısıttı! Harun’la göz göre gelip “o neydi laaağn!” dedik, “Oha lan nasıl ısındık bir daha yapsalar eki eki” dedik. En büyük rahatsızlığımız sesin bize 1 saniye civarı gecikmeli gelmesiydi. Bu yüzden altıma ediyordum nerdeyse. One çalmaya başlamıştı, intosundaki top, tüfek, helikopter, mayın sesleri falan gelirken ben de Harun’a bir şeyler anlatıyordum ki birden patlama sesiyle yerimden zıpladım. Ben konuşurken Harun sahneye baktığından o önce görüntüyü gördüğü için korkmadı çakal. Mesela James konuşurken veya parçaya eşlik ederken bizim tribünde ilk tepki verenlerden biri ben oluyordum hep. Nedeninin 1sn’lik gecikme olduğunu sonradan çaktım. Ben de diyorum millet neden arkasını dönüp bana bakıyor. Meğersem ben dev ekrandan dudak okuyormuşum ondan ilk ben tepki veriyormuşum, Cnbc-e sağ olsun İngilizce de dudak okur hale gelmişim eheh…

19. parçadan sonra James “tenkü gunaayt” dedi diye millet hemen çıkmaya başladı nasıl sinirlendim varya! Pis herifler! O aralarda telefona ablam mesaj atmış “İstanbul’da bomba patlamış dikkatli ol” diye, tırstık biraz. Bide otel de istiklal gibi cadde de ki of of… Neyse, elemanlar 1 parça daha çalıp bitirdiler. En sonda her biri konuşurken en çok James’in “evimizde gibi hissettik” ve Lars’ın “en ‘fucking’ yakın zamanda tekrar görüşecez! Oköptmbye…” demesine sevindim ha! Penaları, bagetleri dağıtıp sahneden çekildiler, biz de 10dk sonra kapıya yöneldik. Harun’un bir arkadaşıyla buluşmak için beklerken bakkaldan 1,5 litre su alıp kana kana içtik, rahatladık.

Taksim’e döndük. İlk defa ıslak hamburger yiyebildim. Çok sevdik birer tane daha yedik. Ece’yi oteline kadar bırakıp biz de otelimize geri döndük. Yarın 10’da tren kalkacağından biraz televizyona bakıp uyuduk. Tabi bu sırada “oha lan gerçek miydi bu” şokunda olduğumuzdan ben zor uyudum biraz.

Sabah 7’de kalktık. Direk Haydarpaşa’ya gittik kahvaltımızı orda poğaça yiyerek kuşlarla birlikte yaptık. Büfeden dergi neyim aldık gidip yerlerimize oturduk. Trende önümüzdeki çocukla oynadık, daha doğrusu o bizle oyuncak gibi oynadı. Ben de acımadım çat çat fotoğraflarını çektim. Sonra acıktık adam gibi karın doyuracak bir tek pişmaniye türü şeyler satılıyordu. Saray helvasından aldık, böyle pişmaniyenin dışı çikolata kaplı olanından. Ara sıra uyuduk. Harun çok uyudu ama. Ben de sıkıldım etrafın fotoğraflarını falan çektim, dergi okudum falan. Sonra uyuya kalmışım tabi… Harun uyandırdı, meğersem bilet kontrolüymüş de görevli öğrenci kimliği görmek istiyormuş. Ben de kimliği ilişik kesmek için okula teslim etmiştim, mezun da olamama rağmen kaldıydı öyle okulda. 10,50ytl aldı benden! Yolculukla ilgili her belge gibi onun da makbuzunu saklıyorum. Ulen madem öyle gelirken soraydınız kimliği, vereydim o parayı da dönüşte tam bileti alırdım be! Hayır adı Ankara Ekspresi diye mi nedir böyle ince denetim?

Sağ salim Ankara’ya ayak bastık. Yolculuk başında tüm parayı ortada toplayıp ortak hesap yaptığımızdan kim ne kadar harcadı bilmiyorduk ama tek bildiğimiz şey cebimizde sadece 5ytl kaldığıydı. Nerdeyse eve dönüş paramız çıkmayacak kadar züğürt dönmüştük. Kızılay’a doğru bozuk kaldırımlarda ilerlerken böyle ikimizin de içi bunaldı iyice. O an İstanbul’un ne kadar süper bir şehir olduğunu anladım. Harun’la “lan olum köy gibiymiş burası lan” geyiğine bile girdik. En son o dolmuşa ben otobüse binmek için ayrılırken “pişman mısın” geyiğini de yapıp ayrıldık...

Ancak bu kadar şeyden sonra eve gidince ne yaptım hatırlamıyorum. Uyumuşumdur herhalde…

Evet, fotoğraf makinesi için hayatımda biriktirebildiğim en yüksek miktarlı paramla Metallica’yı en uzak tribünden izledim ve pişman değilim. Yine olsun yine yaparım! Ama bu sefer en az saha içi olacak ha, anlamam ben…

-Bitti- (oh!)

12 Yorum:

  • haruna acıdım yahu, ne geldiyse onun başına gelmiş..
    hem istanbula alışınca başka biyere gittiğinde köy gibi gelmesi normaldir kanımca..
    çok özendim size :/

  • Adsız dedi ki...

    klozetten içmediniz heralde oha.
    gdshkjghdsg
    süper yazmışsın değmiş ya :D
    yazık harun'a vallaha. o kalabalık paragrafı okurken bağırasım geldi. iett otobüslerinde maşallah hep oluyo o. şöförde "babam arkaya ilerleyelim" veya "hadi gözüm sıkışın" diyerek gaz veriyo. pis herifler, az sakin olsalar ne olur ki >_<

    ıslak hamburgeeeer! çok güzel ya ^^
    kalkıp kıbrısa gelince bende de aynı köy tepkisi oldu.

  • Len o zamanlar tanışıyo olsaydık güzel olurdu hee.. zira bilmeden etmeden dolaştık öyle...

    Burda da ıslak hamburger yapan bi yer var ama denemedim hala, pek iyi de gözükmüyodu ondan denemedim, ne deneyecem...

    Aynı şoforler burda da var ama taktik geliştirince otbüsteki rahat yerleri bulabiliyon. Gerçi öyle tıklım otbüslere enson lise 3'deyken bindiydim =)

    Ayrıca okuduğunuz için de teşekkür ederim. Çoğu kişi uzunluğundan okumadı bu yazıları biliyorum =)

  • o zaman şiddetle kınıyoruz onları buradan.

  • Adsız dedi ki...

    Abi bunu bu kadar geciktirmen daha iyi oldu aslında lan. Taze taze yazıyı yazsaydın her boku hatırlıyo olacaktık. Sen yazıyı yazacaktın iki dakikada sonra bi anlamı olmayacaktı. Böyle olunca o günlere geri dönüp en ufak detayı bile hatırlamaya çalıştık. Karıştırdık ettik ama sonunda doğrusunu bulduk. Bi nevi yeniden yaşadık o iki günü (+buçuk). Biliyon ben heyecandan yoksun bi adamım genel olarak. Karşımızda Metallica'yı görünce bile çok heyecanlanmamıştım. Tabi çoh mutluydum o ayrı ama o an rüya gibiydi belki o yüzden algılayamadım neler olup bittiğini. Sen bu yazıyı yazarken kafa patlattık üstünde. O zaman daha bi idrak ettim karşımızda kimi canlı kanlı gördüğümüzü.

    Valla eline sağlık la :D Çoh güzel yazdın. Bahayım!? Valla güzel yazdın la.

    Bi daha yapmak lazım böyle bişeyi. Hayatımıza hareket geliyo lan :D

  • Evet lan doğru söylüyon valla. Hemen yazsaydım sadece "yazı" olacaktı.

    Evet yapmak lazım, çok güzel harekeketler bunlar. Bahayım? Vallaha güzel.

    Olüm o değil de ben konserler için ayrıyetten para bulundurcam bi kenarda artık. "Akşama oturmaya geliyoz biz" dediklerinde ne yapayım diye düşünmeyip şimdiden börek yapıp buzluğa atayım, onlar gelince ısıtırım ekieki...

    Ama bunu yapmak için de paramın olması lazım tabi, evek. Hem bu adamlar da en fazla 1 kez daha gelirler gibime geliyo...

    Şşş Turisas gelsin de ona gideh la =) Sonra İced earth gelsin, Blind guardian gelsin... Paramız olunca da biz onlara gideriz. İade ziyareti tadında ehehe...
    (of yeter)

  • yazını çok keyifle okudum.eline sağlık.şanslı kalabalık içinde olmak güzel bu yaz benim için konserdir festtir bok gibi geçti yaz okulu yüzünden.ama erkek arkadaşımın evi ali samiyene çok yakın balkondan dinlemiş elinde bira oh! aman zaten metallica neymiş be peh! o değil de sana sorarım sorarım şunu sorarım sound of world festten haberin var mı 31 aralık yedikule zindanları diyorlar sepultura children of bodom lizzy borden witnees(çok mal bi gruptur) falan filan?

  • Valla bu iki koca yazının altına "aman zaten metallica neymiş be peh!" yazmak pek bi garip olmuş.

    Dediğinle istanbul!da olsam ilgilenebilirdim de istanbul'da değilim =)

  • o metallica da neymiş peh şeyi pişmanlığımızı bok atmakla kapama çabasıdır:) kedi uzanamadığa ete mundar der ya habi ondan!

  • Heeeğ anladım =)E biz de pişman olmamak için gittik, gittiğimiz için de pişman değiliz işte =P

  • bu yaz ünirock feci olcak hazırlan diyorum o zaman bu arada ben de istanbulda değilim ankara:S ama işte içimizdeki müzik sevgisi bambaşka:)

  • Adsız dedi ki...

    samimi bi yazı olduğundan sonuna kadar okudum ne kadar uzun dursa da :)
    istanbul o kadar da süper değil bence sen eğlenebileceğin en süper yerde kalmışsın :D