549

Yolda yürürken arabaların camlarından saça bakıp düzeltmenin içgüdüsel bir davranış olduğunu düşünmeye başlıyorum.
Lan bir önceki arabaya baktın işte düzgündü 5 adım sonrakine gelince niye bakıyorsun?

548

Bir gün içinde iki kez moralin çökmesi ve kafamı toplamak için iki kez yatağa uzanmak benim için çok fazla. İkisinin de sadece kendime kızmamla alakalı ve ikincisinin iradem dışında olması daha fazla.

547

Sanki böğrümde duygusal Alien yaşıyormuş da çıkmak için zorluyormuş gibi hissediyorum. Birisine sarıldığım anda içinden fırlayarak yüzüne atlayıp ağlayacakmış gibi…

546

Immmh yeni park etmiş araba kokusu!

545

Telefonumdan dinlediğim müzik haricinde ses çıkmasını garipsiyorum.

544

İnsanları “iyi” tanımayı pek de sevmiyorum. Sanki erişilmemesi gereken bilgilere erişebiliyormuş gibi sözleri gerçek mi değil mi anlıyor, sonraki hamlelerini tahmin edebiliyorsun… Ama böyle olmayacaktı da ne olacaktı?

543

En azından bir kedim olsa kendimi bu kadar yalnız hissetmezdim.

542

Kitap okurken bazen tek bir kelime, bazen olayın gidişatı hayal gücümü tetikliyor, dalıp gidiyorum ama bilinçsizce okumaya da devam ediyorum. Okuyorum ama anlamıyorum çünkü o sırada kurmakta olduğum hayalle uğraşıyorum. Ancak paragraf bitince ya da bir şey dikkatimi dağıtınca kendime geliyorum. Sonra bir bakmışım sayfayı yarılamış ve hiçbir şey anlamamışım, mecbur baştan okuyorum. Bunu hiç sevmiyorum aslında, hem okuma hızımı düşürüyor hem de bazen kitaptan bir şey anlayamaz hale geliyorum.

541

Dışarı çok nadir gezmeye çıkıyorum. Çıkınca da 5 kilometreden aşağı yürümediğimizden evde yürürken bile ayaklarımın altı acıyor.

540

Böcekle şaka olmaz. Sonra kafası bacağı eziliyor…

539

The Tick’in tüm sezonlarını bulup da Mad Jack The Pirate’ınkileri bulamamak çok garip.

538

Aslında evet, değer verdiğim insanları kendimden çok düşündüğüm oluyor.

537

Bir oyundan mekaniğini anlayana kadar zevk alabiliyorum. Ondan sonrası görev haline geliyor. Özellikle platform oyunlarını bu yüzden sevmiyorum.

536

Sütü bardak kirletmiyim diye boş maden suyu şişesine koyacak kadar hem de…

535

Ekşide Browni Intense’i öve öve bitiremiyorlar. Alışverişe çıktığımızda gözüme takıldı aldım birkaç tane. Tamam browni’den de güzel denebilir ama hiç de öyle harika, awesome, muhteşem, über falan değil lan, niye bu kadar büyütüyorsunuz olm?

534

Bir pazar günüydü, yapacak hiçbir şey bulamadık…

533

Masam o kadar tozlanıyor ki süpürgeye uzun tüylü başlığı takıp öyle alıyorum tozları. Sonra rafları da aynı şekilde alıyorum. Ayda bir temizleyince bez dayanmıyor zaten o tozlara.

532

Hani rüyada heyecanlanınca birden kalp deli gibi çarpmaya başlar da hem rüyaya tekrar konsantre olamazsınız hem uykunuz kaçar ya, hiç sevmezdim bunu. Ancak geçen yine aynı şey olduğunda rüyayı boş verdim vücuduma odaklandım. Adrenalin kalbime ulaştığı anda hızlanarak çarpmaya, vücudumu sarsmaya başlıyor. O hızlandıkça adrenalin ve oksijen en ücra köşelere damarları yakıp daraltarak ulaşıyor, kaslar canlanıyor. O an kalkıp koşmaya başlayacaksın gibi hissediyorsun ama gözlerini açtığında karanlığa alışmış göz bebekleri adrenalin yüzünden büyüdüğünden açamıyorsun. Açamadığın için kalkamıyorsun, bir süre sonra etkisi geçiyor uyuyup kalıyorsun. Mutsuz son eheh…

531

Yanık tencere sapı kokusu.

530

Into the Wild’ı izledim. Yine konusunun ne olduğunu bilmeden izlediklerimdendi. Doğa aşkı paydasında karakterle empatiyi tamamen kurmuşken gelen son darbeden çok etkilendim. Yatağa yattığımda, sabah kalktığımda bile aklımdaydı, o derece. Yönetmen ve oyunculuk bu kadar iyi olmasa etkilenmezdim sanıyorum.

529

Hayallere dalıyorum, sonra sırıtırken buluyorum kendimi. Çoğunda da gülecek bir şeyler oluyor ha. Beynim kendi kendini eğlendiriyor, daha nolsun.

528

Neredeyse tüm cheezburger network’ü takip eder hale geldim.

527

Küçükken durmadan “bu ne?” diye soran ben artık “niye?” diye soruyorum hep. İnsanlar da biraz açıklayıcı konuşsunlar hep karşıdakinin sormasını bekliyorlar.

526

Bazı şarkıların tadı belli bir ses seviyesi altında çıkmıyor be.

525

Scrubs’ın sezonlarını tekrardan izlerken 4.sezonda ard arda izlemediğim 4 bölüm buldum! Nasıl atlamışım anlamadım ama normalde her gece 2 tane izlerken oturdum 4ünü de izledim. Başka da çıkar mı hiç bilmiyorum, çok heyecanlı…

Edit: oha bir tane daha izlemediğim çıktı. Zaten hatırladım ilk izlediğimde J.D ne zaman sevgili yaptı ki lan diye şaşırmıştım ama bölüm atlamış olabileceğim aklıma gelmemişti eheh…

524

Yıllardır çok kulaklık tamir ettim. Genelde sokete yakın tarafında kablo kopar, eski kulaklıklardan birinin soketini ona takardım. Hatta lise 1’de iken hangi kablonun ne işe yaradığını çözdüğümde adeta çok gizli bir şey bulmuşçasına sevinmiştim. Ama ilk defa kabloyu değil hoparlörleri değiştirdim. Zaten kablosunu kullandığım kulaklık da şimdiye kadar aldığım en berbat kulaklıktı. Çok iyi de oldu, çok güzel iyi oldu…

523

Sony Bravia reklamındaki topların önünde atlamayı isterdim.

522

LAN! Şu Tom Bombadil’in hikayesini niye çekmiyorlar anlamıyorum! Lord of The Rings’in tee 78 yapımı animasyonu izledim, aha bunda vardır belki dedim onda bile yoktu be! Zaten o filmi çekenlere de sinirlendim. Sen tut hem 3 kitabın ilkini filmin yarısından fazlasına yay hem de Bombadil’e değinme. Zaten 3. kitaba hiç değinmeden miğfer dibinde bitirdiler. Ama yine de güzeldi animasyonları falan. Zaten animasyonlara bakmaktan izleyemedim.

Fanlar bari çekse Bombadil’in hikayesini ühüh…

521

…sonra işte ygs’ye girdim, çıktım. Sallamama rağmen süreyi yetiştiremeyerek kendimi şaşırttım. Öyle mükemmelistim ki sallarken bile her soruya 1dk ayırdım. Hayır, ayırmadım da kimisine çok uğraştım lan.
Meeh çok da Kasımpaşa…

520

Keşke düşüncelerin kaydedilebildiği bir devirde yaşasaydık, yazmaya üşeniyorum.

519

Fallout 3’e başladığımda atmosfere kapılıp “negzel yapmış adamlar” demiştim. Metro 2033’e başladığımdaysa “laan laan noluyo laaan” diye azım açık kaldı. Sıkılıp “dur ben bişey indireyim” derken görüp, hakkında hiçbir şey bilmeden indirdim ama bitecek diye oynamaya kıyamıyorum. Başlarda Rpg sanmıştım o yüzden aynı post-nükleer temalı Fallout ile karşılaştırmıştım ama Fps olduğunu anlayınca yine de koymadı. Oynamak için gece olmasını bekliyorum ki ışıkları kapatıp oynayayım bebek…

518

Bizim binanın arkasındaki arazide etrafta yapılan inşaatlardan kalma tonla tahta iskele yığını var. Küçükken dışarıda oynarken her gördüğüm şeye “dur ben şunu bi yakayım” diyip yakan bir çocuk olduğum için bunları görünce de o pyromaniac duygularım kabarıyor ama etrafta binalar var kendimi tutuyorum o yüzden, yazık millete. Ha ama ilkokul zamanlarımda görsem bunları acımadan yakar, uzaktan da ağağağağa diye izlerdim.

517

Bugün Başkent Hukuk fakültesinin mezuniyet için toplu fotoğraf çekimi varmış. Ama pek sevgili arkadaşım beni “mezuniyet törenim var gelip fotoğrafımı çeker misin?” diye ters köşe yapıp çağırdı, çok sıkıldığımdan düşünmeden olur dedim. Anlamalıydım ama “ne mezuniyeti lan bu kadar erken mezun mu olunur?” demeliydim.

Meeeh modunda kendisinin peşinden dolanıp arkadaşlarıyla fotoğraflarını çektim, omzumda iki tane dslr olmasına rağmen yine de kıytırık kompak makinelerini uzatıp “bununla da çeker misiiin?” diyen insanlara katlandım. Hem ne diyim yok çekmem mi diyim?
Tam aha bitti derken neymiş Anıtkabir’e gidilecekmiş de tuttukları fotoğrafçı da oraya gelmek için para istemiş de ben çekecekmişim. Şimdi yok gelmem desem yine ayıp olacak, buraya kadar gelmişim gideyim çekeyim bari dedim.

Sonra konvoyda 4 “Woo Girl”ün olduğu bir arabada korna sesleriyle ve boynuma boynuma vuran rüzgarla Anıtkabir’e vardık. İyi ki gitmişim çünkü hep istediğim foto muhabiri havasını yakaladım. Böyle koca grubun tüm fotoğraf işleri bana kalmış, üstelik beni engellemeye çalışan askere komutanı “elleme heyetten o” dediğini duyunca da önüme çıkan her askere “heyettenim ben” diyip istediğim yerden çektim fotoğrafları. Sırf bu ego patlaması tüm günü kurtardı eheh…

Tabi çelenk bırakılırken ve sonrasında tüm fotoğrafları ben çektiğim için herkes gelip fotoğrafları istemeye başladı. Ben de önceden bunu öngörüp tümünü arkadaşın makinesiyle çektiğimden benden değil ondan alacaksınız dedim. Bunu derken de içimden “nıahahahaa” diye kötü adam kahkahaları attım.
O değil de dağılırken çok fazla kişi gelip teşekkür etti ona şaşırdım. Bir de çok yoruldum lan, öyle böyle değil, tam 3 gündür erken kalkıyorum boru mu?

516

Cümlenin ortasında dikkatin dağılması insanı kendinden soğutuyor.

515

Uzun zamandan beri ilk defa saç kesimimi beğeniyorum. Çünkü eve dönünce berberin kaçırdığı yerleri ben kestim eheh…

514

İzlediğim Lost hariç tüm diziler ya hayvani aralar verdi ya da 15 günde bir yayınlıyorlar. Ben de filmlere sardım.