792

Bayadır yazmıyorum da, yazmama gerek yokmuş. Şey gibi, hani böyle sağlığı, mutluluğu kaybedince farkedersin ya, aynı bunun gibi yazmaya ihtiyacım olmadığında aklıma bile gelmiyor. Ben anlatamadım sanırım ama anlaşılmıştır.

Hazır yazıyorken araya birşeyler kaynatayım bari.

Keyif kaçıranların üstüne başka keyif kaçıranlar daha çıkıyor arada ama 1 gün sürüyor verdikleri rahatsızlıklar. İnsanları daha kolay siler olmuşum ben. Bir insana vereceğim şansların sayısının çok azalması insanlara güvenimin çok azalması anlamına gelmez mi? Ben bunun olmasını hiç istememiştim... neyse.

Bir de, aynı bıkkınlıktaki iki insanın birbirlerinden çekinmeleri dışardan bakınca hüzünlü olabilir ama içerden bakınca çok çaresiz be.

791

Lan olum! Önce senin için o yönde bir şey düşünmüyorum gibi "friendzone" muhabbetleri çevirip sonra ben aşık oldum demek nedir ya? Yemin ederim düzgün insana denk gelemiyorum. Arkadaş olayım, normal muhabbet edeyim dediklerim bile 1-2 aya bu yüzlerini göstermeye başlıyor. Hayır nerede yanlış yapıyorum da böyleleriyle karşılaşıyorum onu da anlamıyorum ki. Kınamak da istemiyorum sonra benim başıma geliyor aynısı ama cidden bu nedir ya. Şaka diye kıvırması bile yetmedi tüm keyfim kaçtı be.

790

Şaka maka ben “hoşlandığı kızın yanında aptallaşan adam” olmuşum ya lan! Normalde ilişki içindeyken etrafımdakileri görmem ama şimdi çıktım ve kafamı temizleyip kendime gelince etrafımdakilerin farkına vardım. Vardım varmasına da arkadaş herkesin mi sevgilisi olur lan! Bak 100 kişilik şirket diyelim, 30 tanesi erkektir ve ben bunu diyebiliyorum, düşün artık. Zaten iş dışında sosyal hayatım yok denecek kadar az. Bir de bunun üstüne hoşlandıklarımın çoğunun zaten sevgilisi var veya bana göre değiller. Pazardan mal seçermiş gibi çirkin oldu böyle diyince de.

Önceki deneyimlerimden aldığım derslerden sonra zaten sevgilisi olanla muhabbetten kaçıyorum ben. Böyle diyince de Scrubs’ın bir bölümünde JD’nin yüzük takan kadınları görmediğini fark ettiği bir bölüm vardı o geliyor aklıma sürekli. Ben de eğer sevgilisi olduğunu öğrendiysem anında siliyorum kızı, anca merhaba merhaba.

En son ilk gördüğüm andan beri çok tanıdık gelen birisi vardı. Sessiz sakin bir şey bu ya derken aslında nasıl eğlenceli olduğunu gördüm. Üstüne sevgilisinden ayrıldığını öğrendikten beri her gördüğümde ne yapacağımı şaşırıyorum arkadaş ya. Her zamanki gibi akışına bırakıcam da ne zaman aynı ortama girsek mallaşıyorum ona bir şey yapmak lazım işte.

789

Bir aya yakın bir süredir friendzone savaşı içindeyim ve sanırım ben kazandım. Karşı taraf gerçekten ne düşünüyor, geyiğine mi yapıyor net şekilde anlayamıyorum, o yönden özürlüyüm zaten, ama benim düşüncem arkadaşlıktan öteye hiç gidemedi, gitmesini de pek istemedim sanırım. Neyse, aralıklarla süren karşılıklı en “friendzone”a yollama ataklarından sonra son sözü ben söylediğimden kendimi kazanan ilan ediyorum, utanmadan.

Her ne kadar işyerinde arkamızdan “iyice yakınlaştı bunlar, ikisinin de sevgilisi yok zaten” diye dedikodular çıksa da hayatım boyunca olduğu gibi iyi anlaştığım insanlarla olaylar ilerliyor ve sonunda hepsini kaybediyorum, tekrar aynı şeyleri yapmaya hiç niyetim yok.

Ancak şöyle bir durum var, onun departmanından başka birine çok fena olmasa da baya bir kafayı takmış durumdayım ve bu savaştan sonra hala “çok yalnızım” demesi yüzünden falan yardım da isteyemiyorum. Normalde zaten istemem de aynı ortama girmek zor oluyor asıl sorun bu işte.

788

Bazen garip ruh hallerine giriyorum. Depresyon gibi desem değil, daha çok bunaltı gibi hissettiriyor. Böyle yapılacak bir şeyler varmış da yapamıyormuşum veya üşeniyormuşum gibi. Ancak bunun asıl adı heyecan sanırım. Sürekli bir heyecan hali, bir şeyler yapmam gerekiyormuş hissi… Dışım sakinken içimde hiperaktif bebeler tepiniyor adeta.

Bunu tetikleyen bazen bir film oluyor, bazen bir insan oluyor… net bir şey yok sanırım. Ancak ne kadar heyecanlandırırsa heyecanlandırsın sonucunda bir şey çıkaramadığımdan bu bunaltı hissi çıkıyor meydana ve en çok etkili olan bu his maalesef.

Resmen kafan kabarmış, dışın çömelmiş gibi oluyorum böyle zamanlarımda ama yine de sürekli bir şey hissetme halinde olduğumdan iyi sanki?

787

Düşününce şaşırıyorum, yanımda bana yakından destek olacak kimse yokken hiç kurtalamam sandığım düşüncelerden ve ruh halinden o kadar kolay kurtuluyorum ki. Şaşırmanın yanında rahatsız bile ediyor biraz.

Kısa süre dediysem en az ilişkilerin iki katı kadar bir süre oluyor bu ama yine de kısa geliyor işte.

786

Aslında yazmak istemiyorum. En sonunda başından beri bunu istediğimi anlayabildim. Ben aylardır düşündüklerimi aslında yazmak istemiyorum. Ben bu konuda yazmak istemiyorum. Bazı şeyleri tahminimden daha çabuk üstümden atmama rağmen kendi kendime yazmalıyım diye eziyet ettim. Ancak ben sinirle bir şeyler yapmak istemiyorum ki. Ne yaptıysam hayırlı bir sonuç çıkmadı bunlardan. Bu yazılarda yazacaklarım da sinirli olacaktı. Ben asla istemedim böyle yazmayı. Ben asla nefret edercesine suçlamaları, içimdeki tüm sitemleri yazıya dökmek istemedim aslında. İlk zamanların acısıyla düşündüklerimi ve önceden göremeyip düşünürken fark ettiklerimi, bunların bende biriken yükünü boşaltmak için "yazmam gerekiyor, kendimi rahatlatmam gerekiyor" diye o kadar şartlandırmışım ki kendimi bunu anlamak istemedim.

Alakasız bir anda aslında yazmak istemediğimi fark ettiğimde o kadar rahatladım ki... Yazmama gerek yok, "her şey" beynimde gereken yerlerinde unutulana kadar bekleyecek.


Evet, yazmak istemiyorum ama istediğimi bildiğim birkaç şey var;
Ben, hayatımda hiç bir anda kendimi bu kadar utandırmadım, hiçbir zaman gururumu bu kadar hiçe saymadım, hiçbir zaman. Ancak bir an geldi ki kaybedecek bir şeyin kalmadığı an. İşte o anda kendimi cezalandırmak için bu kadar düştüm, onurumdan başka her şeyi harcadım. Kendime ettiğim "zulüm" zaten geri dönülmez şekilde mevcuttu. İşte o anda kendimi tamamen silip yerime yenisini yazmak istedim. Şuan kendimi düzeltebilmenin gücü olmasa ve bu verdiğim kararın dolaylı yoldan bana gösterdikleri olmasa ne durumda olacağımı hayal bile demiyorum. Zaten artık "olasılıkları" da görebilmeyi unuttum.

Bu kendimi silme anında başka birini bencilce rahatsız ettim. Öyle bir haldeydim ki geçmişte nasıl biri olduğumu unutmuştum. Şimdi komik geliyor böyle söyleyince ama hala hatırlayamıyorum ben bunu. Bunu en iyi bilebilecek, o geçmişte en yakınımda olan insanı, ilişkimi bıçak gibi kesip yıllarca "gerçekten" aramadığım o insanı bencilce arayıp resmen geçmişi hatırlaması için rahatsız ettim. Kendimi en çok utandırdığım anlardan biriydi bu. Okuman pek olası değil sanıyorum ama özür dilerim senden, gerçekten.


Şimdi ise hiçbir şey hissetmiyorum. Hiçbir şey için hiçbir şey hissedemiyorum. Ne de olsa defterin ölümünü görüp ölmedim mi?

785

Yazmaya başlayacaktım, nihayet. Sonra yine durdum. Beynimde dolanan tüm düşünceler, kalbimdeki tüm duygular öyle karışmış durumda ki. Ben bunları sıraya koyup öyle yazabileceğimi sandım. Mümkün değil böyle bir şey yapabilmem, sonunda anladım. Yazıcam, ancak şimdi değil. Bugün daha önemli işler var.

784

Öyle şeyler var ki, bazen yürürken düşünüyorum bunları. Düşündükçe ağırlıkları gerçek anlamda omuzlarıma çöküyor, yavaşlıyorum, yere çökmemek için dizlerimin kuvvetini sağlamaya çalışıyorum. Bunun gerçek olabileceğini hiç düşünmemiştim.

Eskiden, "küçükken" hayatımın öneminin bu kadar farkında olmadığımdan sanırım daha vurdum duymazdım.

783

Yarına bitirmem gereken işi tamamlayamadım. Ancak artık ertelemek istemiyorum. Her zamanki yatma saatim geçti, yatağıma oturdum ve bilgisayarı kucağıma aldım. Ekranın beyaz ışığından gözlerim yanıyor ve heyecanlıyım. Ne oldu da yazmak beni bu kadar heyecanlandırdı. Halbuki aylardır alıştığım gibi birisinin okuması için de yazmıyorum. Yazmamaya kendimi zorlayarak ara vermek bu işe yaradı sanırım.

Bir de bugün birisi ona yazdığım uzun cevabın çok akıcı olduğunu, okumaktan zevk aldığını söyledi. Uzun zamandır yazıma böyle iltifat edilmemişti. Açıkçası yazım üstüne öz güvenim sürekli bir düşüş halindeydi. Üstüne sürekli uzun yazdığım için şikayet duydum. Bu çok da önemli değil ama özenmeme rağmen el yazımın da özensiz olduğunun yanında duyduğum tek şey bu olunca, haliyle...

Bunun öncesinde ne olmuştu? Neden blog açmıştım?

Biraz ertele bunu soruları.

Düşünüyorum, düşündükçe hayatıma giren insanlar, yaşadıklarım o kadar birbiriyle bağlantılı ve korkunç derecede benzer ki! Artık bundan sonra tanışacaklarım ve yaşayacaklarım da bunlarla bağlantılı olacak diye varsaymadan edemiyorum. Elbette olacak değil ama olursa da ben şaşıracak değilim. Tekrar sorulara...

Neden blog açmıştım? Lisedeki sevgilimle yazışmalarımızda yazmaya alışmıştım, sonra onun ısrarıyla günlük tutarak yazmaya başladım. Ayrıldıktan sonra bir süre bıraksam da yalnızlıktan, içimi dökme ihtiyacından geri başladım. Sonra internette yazabileceğimi fark edince 2008 Haziranında burayı açmıştım. 6 yıl. 19 yaşındaymışım!

Peki ondan sonra ne olmuştu? Ne oldu da yazım hakkında öz güvenimi kaybettim? Blog sayesinde Pijamalı kontesle tanışmıştım. Hayır fotoğraf sayesinde tanıştık, blog ile yakınlaştık. Düşüncelerim değişti, hedeflerim yavaş yavaş belirlendi, daha çok düşünmeye başladım. Artık başlarda o çok sevdiğim kısa yazılarıma ulaşamaz oldum. Ne zaman yazmaya başlasam açıklaya açıklaya uzatıyordum, açıklayan adam olmuştum. Bunun üstüne yazma ihtiyacım zamanla azaldı çünkü yalnızlığımı paylaşmıştım. Tabi çok uzun sürmedi bu. Ondan sonra ise yazmaya devam etsem de o kısa yazılarımı hep özledim. Üstüne üstük aklımdakini cümle yapısıyla birlikte düşünerek yazabilirken artık yazıyor, okuyor, cümlenin içinde bir şeyleri değiştiriyor, cümlelerin sırasını değiştiriyor, istemeden bunun gibi bir sürü saçma sapan şey yapıyordum. Böyle olunca haliyle yazmak eziyet haline gelmişti. Sonra ne oldu hatırlamıyorum ama bir süre böyle devam ettim.

Sonra Tumblr açtım, yaklaşık bir sene sonra da tam benim bu blogu açtığım yaşımda biriyle tanıştım. Bana defterini verdi, deftere yazmaya başladım ve öyle sevdim ki. Üstelik sadece ona yazıyordum. Sadece onun okuyacağı şekilde yazıyordum. En güzeliyse kalemle yazıyordum, bunun verdiği hissi çok sevmiştim, aynı lisede yazdığım zamanlar gibi... Nisan ayı boyunca yazmaya ara vermiştim ve sanırım doğru bir karar vermişim. Buradan daha uzağa gitmeye de şimdilik gerek yok.


Burayı özledim demiştim. Özledim çünkü artık takip eden kaldığını pek sanmıyorum. Sanki terk ettiğim evime dönüp de bahçede büyümüş yabani otları temizlemeden, gece ışıkları yakmadan, sadece yere uzanıp kendinle konuşurken güvende hissetmek gibi. Kimsenin yorum yazmasını bile istemiyorum. Halbuki eskiden niye yorum yazmıyorlar diyordum. Özellikle O'nun burayı okuyacağını sanmıyorum, en büyük rahatlığı bu veriyor.

Bunları yazarken sarılır gibi hissettim, cidden özlemişim lan.

782

Burayı çok özlüyorum. Bir süredir yazmaya ara verdiğimden yazmayı da çok özledim. Sürekli erteliyorum yine. Şu bitsin ondan sonra, bu da bi geçsin kafamı toplayayım ondan sonra derken yazamıyorum. Biraz da yazacağım yazı uzun olacak, hatta bir gün değil bir hafta bile sürebilir herşeyi sistemimden atarcasına yazmak. Asıl erteleme nedenim bu. Aylardır düşünüyorum ve bunların çoğunu unttum bile. Sadece erteliyorum.

Burayı çok özledim. Lafta değil, gerçekten çok özledim!

781

Yazacağım o kadar çok düşüncem var ki. Arkasında duracağım düşüncelerim de var, kimsenin bilmesini istemediğim düşüncelerim de. Hiç değilse görece en gizli yerim burası, buraya yazayım da başkaları empati yapar belki diye düşünmeyeceğim düşünceler bunlar.

En azından tumblr'a bir şeyler yazabiliyorum. Arkasında korkmadan duracağım, söylemekten çekinmediğim düşünceleri...

Çok üzgünüm. Bu sefer hemen unutmak istemiyorum. Sonuna kadar acısını çekmek istiyorum ki ders alabileyim. Bu mal kafama artık bir şeyler girsin istiyorum. Tekrar aynı hatalara düşüp, hata yaptığını bildiğin halde o hataya devam etmemeyi öğrenmek istiyorum. Tüm bunlar yüzünden o eskiden unutmak için "her şeyden" kendimi soyutladığım, küçücük bir dönüş yapmaya bile cesaret edemediğim şeyler de aklıma geliyor hep. Acı üstüne acı, pişmanlık üstüne pişmanlık.

Pişmanım, üzgünlükten ziyade pişmanım.