731

Sabah yataktan boyun ağrısının başa vurmasıyla uyanmak ne kadar pis ise uykuyu almış şekilde uyanıp, yatak keyfi yapıp kalktığında saatin aslında erken olduğunu görmek de o kadar temiz.

730

Of lan! Flunk iki ay önce İstanbul’da konser vermiş ve ben şimdi öğrendim. Blind Guardian’ı da, Nouvelle Vague’u da son gün öğrenmiştim onlara da içim gitmişti, hatta önceden bilseydim Blind için tek başıma bile gidebilirdim. Ama şimdi Flunk’a üzüldüm lan, baya üzüldüm. Blind taştır, Nouvelle güzeldir, belki başka sevdiğim ama hala gelip gittiklerinden haberim olmayan gruplar vardır ama Flunk’ın apayrı bir yeri var bende. Yalnız ona gitseydim diğerlerine gidemeyecektim. Gerçi o anki durumlardan Flunk’a da gidemeyecektim büyük ihtimal, yine koyacaktı gidememek ama hiç değilse bilmeden kaçırmış olmayacaktım lan. Hakikaten üzüldüm be, bu kadar üzülmeme de şaşırıyorum şu an.

729

Yatağa yatıp da uyuyamadığım zaman bir an geliyor ki gün boyu hiç olmadığım kadar uyanık hissediyorum. Sonra o sessizliğin içinde aklıma anılar geliyor, huzurlu anılar. Düşününce heyecanlandırmayanlar, bazen özlem uyandıranlar, saniyelik ama eşsiz olanlar… Özellikle bir tanesi var, karanlığa bakmaktan sıkıldığımda pencereye yönelmeden önce geliyor aklıma. Yıllar önce pencere önündeki o huzurlu anı, gece sessizliğinde, soğuk temiz havayla gelen pervazın üstünde biriken toprak kokusunu duyunca daha da güçleniyor. Özlüyorum ama mutlu özlüyorum. Aslında neler olmuştu diye düşünmediğim sürece aklıma gelmiyor bile konuşulanlar, sadece o anın huzurunu hatırlıyorum. Çünkü o anda hiçbir pişmanlık yok, hiçbir rahatsızlık yok, hatta çağrıştırdığı istemediğim anılar bile rahatsız edemiyor. O temiz hava, o uyanıklık tüm olumsuzlukları yok ediyor…
Huzur, asıl özlediğim o saf huzur.

728

Blogger son 30 saatteki yazıları geçici olarak sildik deyip geri de getiremedi. Benim son yazılarım da silinmesi lazımdı ama silinmemiş, gerçi silinse de yedeğini tutuyorum hep.

O değil de geçen yedeklerden bir şeye bakacaktım bilgisayarda bulamadım, aha dedim silmişim nah bulurum şimdi. Sonra aklıma geldi dropbox a falan mı attım diye, orda da yoktu. Meğer box.net’e atmışım. (dropbox, box.net güzel şeyler bunlar) O kadar süredir siteye girmememe rağmen adamlar silmemiş dosyaları be. Guburuk’un bile yedeklerini buldum, o yazıları okudum falan. Bu aralar beklemediğim anda eskilerden yazılar çıkıyor karşıma hep.

Edit: Aha gelmiş yazılar.

727

Geceleri çok sıkılırdım, o kadar sıkılırdım ki sıkıntıdan uyumak bile istemezdim, cidden. Şimdi kitap okumaya başlayınca saat 12’yi geçsin de yatağa gireyim 3’e kadar okuyayım diye bekliyorum.
(reklam metni gibi)

726

Çalışmak için İngilizce kelime notlarını al,
Yazı okunmuyor,
Karşısındaki anlama bak,
İngilizcesini yaz.

725

Kitap okuma lambası al,
Dizaynı hoşuna gitmesin,
3 pil ekleyip lambaların açısını değiştir,
Aydan parlak!

724

Ne zaman olursa olsun hastalanınca kendimi çok yalnız korkunç şekilde yalnız hissediyorum.

723

Kitap okumayı çok özlemişim. En son 2 sene önce ablamın yanındayken Hurin’in Çocukları’nı (Tolkien’in, çogzel ha) okumuştum. Ne güzel zamanlardı, gün boyu yatıyordum…

722

Bir diskin defrag yapma sesi, bir de F1 izlerken arabaların sesleri yüzünden gelen uyku en tatlı uyku be.

721

Yazın geldiğine sadece elimi sürekli cebine sokacak montları giyemeyeceğim için üzülüyorum, kotun cepleri o kadar rahat olmuyor.

720

İlkokuldayken bir cenaze evine ziyarete gitmiştik. Aslında amca öldüğü için değil de sanki ziyarete gidiyormuşuz gibi şartlanmışım. Halbuki biliyordum da cenaze evin gittiğimiz. Orda bir amca vardı, dedemsi böyle, bana bakıp gülüyordu, onu ziyarete geldik de o yüzden bana gülüyor sanmıştım. Sonra evden ayrılırken fark ettim ki cenaze evine geldiğim adamı niye göreyim, sıradan bir adamdı o. Bana da çok tatlı olduğum için gülüyordu belki de.