336

Havuç pişince tadı tamamen değişiyor lan, çok ilginç.

335

Tüm kibrit kutusunu yakmak kadar ziyan bir şey yok şu dünyada. Ne zevki var ne başka bişeyi…

334

Hanımeli ne güzel çiçek lan. Hem olağanüstü kokuyor, hem sarmaşık gibi, hem çiçeğini dibinden emebiliyoruz, hem de reçeli süper oluyor. Yolum üstünde 3 ayrı yerde var, hoşlandığın kişinin yanından geçecekmiş gibi yolumu değiştiriyorum. Nasıl bu kadar güzel lan…

333

Bilgisayarın başındayken kapıdan gelen anahtar sesini duydum. Elinde kesekağıdıyla içeri girdi. Yanımdan geçerken emredercesine mutfağa çağırdı, geçen seferki gibi donut aldığını sandım. Mutfağa vardığımda donutları bir tabağa koyuyordu. Bana baktı, bir buçuk adımda önüme geldi ve “bu böyle olmayacak” gibisinden bir şeyler mırıldandıktan sonra ani bir hareket yaptı, yüzü buruştu ve çenemin altından damağıma kadar giden acıyı hissettim. Refleksle ağzımı açtım ama acı daha da arttı, biraz daha hareket edersem dilimi tümden parçalayacağımı anladım. Bıçağın sapını hala tutuyordu. Büyük ihtimal öleceğimi düşündüm ancak bu şekilde faili meçhul ölemezdim, ben bile neden bunu yaptığını anlamamıştım, kanıt lazımdı. Tırnaklarımın arasına deri parçaları girmesi için boynunu tutup tırnaklarımla sıkarak derisini sıyırdım, böylece otopside DNA’sını bulabilirlerdi. Elimden kurtulup yarım açık çenemin altına saplı bıçakla yere fırlatıp üstümden atlayarak içeriye gitti.

Düştüğüm fayans kanım ve salyalarımla neredeyse kaplanmıştı, bir o kadarı da boğazımdan aşağıya akıp ciğerlerime doluyordu. Ne öksürebiliyor ne de yutkunabiliyordum, acı beynime ilerlemeye başlamıştı. Öleceğim kesindi ancak ya kanımda boğularak ya da kan kaybından olacaktı bu. “Çenenin altından bıçak mı saplanır mınakoyim” diye düşündüm. Bu arada mınakodumun yanına kar kalmasın diye başka ne kanıtlar bırakmalıydım. DNA’sını bulmaları yeterli olmazdı. Mutfağındaki cesetten elbet kurtulacaktı, adını da bilmeleri gerekiyordu, bir yere yazmalıydım. Cep telefonum geldi aklıma, cebimdeydi. Acılarım kat kat artarken kotumun daracık cebinden çıkarmak her zamankinden zor oluyordu. İçerden poşet sesleri geliyordu her an geri dönebileceğinden hangi tuşlara basmam gerektiğini önceden düşünüp yanlışsız yazmalıydım.

“L”nin hangi tuşta olduğunu düşünürken içimden “jkl, 5.tuş, 3.vuruş” dedim. O an kendime gelip ekrandaki “gameboy ve donut kolyem” cümlesini tekrar okudum, kafamı sallayıp derin bir nefes aldım ve yazıyı okumaya devam ettim…

323

Firefox eklentileri ve başka programlar sayesinde 10 saniyede bir Guburuk ve Nesnel’e gireni çıkanı görüyorum, Dakikada bir mail gelince görüyorum, yorumlara 2dk içinde cevap veriyorum ve izlediğim blogları aynı şekilde dakikasında okuyorum. Msn’de zaten hep çevirim dışıyım, sinsice izliyorum milleti. Overwatch havasına giriyorum ister istemez…

331

Ablam babalar günü için navigasyon cihazı alcakmış. Çok sevindim lan, hep isterdim onlardan eheh…

330

Dişçideyken 45 dakika falan yüz yüze baktığımızdan olsa gerek doktorla konuşasım gelir. Mesela berbere de sık gitmediğimden işi en az yarım saat sürüyor ama onda olmuyor böyle. Doktorla “ne zaman mezun oldun, evli misin çoluk çocuk var mı” diye sohbet etmek istiyorum ama kendisi ağzımdayken olmuyor işte…

329

Böceğin üstüne çakmak gazı sıksan, bildiğin bütan, böyle kaynama noktası -0.5 derece olan. Anında donarak ölür lan. Çok korkunç. Ancak eğer vücudu o anki halini korursa koy lightboxa gelsin “klozap” makrolar…
Korumazsa, o zaman niye öldürüyon?

328

Olum lan, düşündüm de Teşekkür aldıktan sonra "Ben teşekkür ederim" demedim hiç. Nasıl dememişim ki lan, içime oturdu şimdi. En son teşekkürü de lise 1'de aldıydım ha...

327

Evdeyken telefonla konuştuğumda karşıdaki ya “yeni mi uyandın” diyor ya da “ne mıymıy konuşuyon lan” diyor. Napayım lan, etrafta gürültü olmayınca, heycanlı olmayınca falan niye yüksek sesle konuşuyum ki.

326

Yastıktaki tükürük kokusunun Dünyadaki en güzel ya da kötü şey mi olduğuna karar veremiyorum, uykularım kaçıyor…

325

Kalabalıkta annesi veya babası yerine başkasının elini tutan çocuğun elini tuttuğu insana bakıp olayı anladığında yaşadığı adrenalin patlaması…
Bunu yaşamayan çocuk çok şey kaçırmıştır. O patlamayı başka yerde yaşasa da o anınki bambaşkadır.

324

Ankara’nın dolmuşlarının hemen hepsinde şoförün önündeki tutacakta tornavida bulunuyor. Hepsinin yıldız tornavida olduğunu var sayarsak orda olma nedenleri koltuğun altından çıkan levyeyle aynı olmalı bence.

323

Dün Arkhe’de otururken biri gelip “Pardon sen Nesnel İleti misin?” diye sordu. Baya dumur dumur bakıştık Dübüratif’le. Ben Bluebird demese daha da bakardık ehehe… Onunla orda karşılaşabileceğimizi tahmin etmiştim de hazırlıksız yakaladı. Zaten yalnız gelmiş, bizim masaya gel dedik, sohbet falan. Demek yolda görülsem tanınabiliyormuşum lan. O değil de mesela blogumu öğrenmesini istemediğim birinin yanında öyle bir şey olsa “o ne lan?” derim kaş göz kırparım falan, anlayın siz, tamam falan deyip gidin ben sizi bulurum ehe…

322

Benim boyum uzun değil kızların boyu kısa.

321

Metro çarşısında çatal bıçak satan bir dükkan var. İşte onun önünden her geçişimde şöyle güçlüsünden elektromanyetik mıknatıs olsa da şurada çalışıp eğlensek diyorum. Ne süper olurdu lan, her yerde dansöz var…

320

Lan lan lan! Nihayet 50mm lens aldım lan! Beklediğim gibi bu makineyle çekerken ilk defa zevk aldım, çohmutluyum!

319

İş başvurusu için saçımı kestirdim. Çok pis koydu lan! Arkadan toplamaya da ramak kalmıştı lan. Hep arkadan toplayabileceğim bir saçım olsun istemiştim. Yok orduevidir yok iş başvurusudur hep böyle resmi işler yüzünden uzatamadım. Halbuki uzun saç dünyanın en güzel şeyi. Of lan…

318

Şu izleyici şeysini bloga koyduğumdan beri sabırla bekliyorum 99 kişiye ulaşmasını. Böylece 100. izleyen ben olabildim, eheh…

317

Ekmek arası domates ve kaşar kadar süper bir şey yok lan! Yanında da ayran, oh mis…

316

Masamı silmek için kolonyayı almaya üşenip peçeteye axe sıktım, oh mis…

315

Esnerken çene altındaki kaslara kramp girmesi kadar pis bir durum yok lan. Ağzını da kapatamıyorsun ki…